11 Haziran 2025 Çarşamba

SAYGISIZLAR

SAYGISIZLIK

Çevresine rahatsızlık veren, her an her yerde karşılaştığımız, küçük sineğin mide bulandıran benzerliğindeki başkalarının haklarına saygı göstermeyen, “saygısız” insanlar daha da çoğaldı.

Böylesi insanların davranış biçiminin bilgi eksikliğinden mi, sorunlu veya umursamaz biri olduğundan mı, içsel sorgulama mekanizmasının yetersiz ve kaygısız olduğundan mı, terbiye almadıklarından mı, “eğitimsizlikten mi” yoksa “ortalama” bir insan olmaktan mı kaynaklanıyor?

Herşeyden önce bu bir bilgi meselesi değil, kendini bilmek meselesidir.

İşte o kişinin özelliklerinden bazıları:

·       “Ahlaki sorumluluk” üstlenmiyordur. Uygun anlarda eylemini yapmak ya da yapmama gibi düzen ve saygı adına yükümlülüklerin sorumluluğunu almaz.

·       “Duyarsız” kişiliğinden dolayı kendine ve çevresine hesap verme gereğini duymaz.

·       Kendisinin sebep olduğu durumlarda başkalarının ne ölçüde etkileneceği bilmek ve tahmin etmek “içsel bir yetenektir.” Bu yeteneğe sahip olmadığı için kendi dışındaki şeyleri anlamlandıracağı kollektif bilinç düzeyinin altındadır.

·       Başkalarına hissettiği yükümlülüğün kendi keyfi özgürlüğünden önemli olmadığı düşünerek “bencilce” davranmaktadır.

·       Yükümlülükleri önemsemeyen “zayıf” kişiliğe sahiptir.

·       Uygarlaşma kültürünün gerisinde ya da dışındadır.

·       Dürtülerini kontrol edebilme özelliğinden yoksundur.

·       Dünyayı ve çevreyi tanıma gereği duymuyordur.

·       Ortak yaşamın kurallarını hiçe sayıyordur.

·       Kendi gelişmemişliğinin farkında değildir.

·       Kuralların kendileri için değil başkaları için olduğuna inanıyordur.

·       İşbirlikçi ve paylaşımcı değildir.

·       Sorgulayan değildir.

·       Soruları olmadığı için sorunların çözüm yöntemini de bilmez.

·       Yozlaşmış kültürün bir parçasıdır.

·       Korumacı duygularını yalnızca en yakın çevresine ve bağlantılarına yöneltmekte ve onun dışındakileri umursamamaktadır.

·       Toplum dışıdır ve uyum sorunları vardır.

·       Hoşgörülü değildir.

·       Kuralların uygar bir toplum için gerekli olduğunun farkında değildir.

·       Kendisini yaşadığı toplumun bir parçası hissetmiyordur.

·       Öç alma duygusu toplumu küçümsemesine neden olmaktadır.

·       Karşı davranışları ile kendini önemli hissetme, hissettirme ve gizliden öç alma, tedirginlik yaratma dürtüleri vardır

·       Başkalarının kendisi için birşeyler yapmasını beklemekte ve davranışlarıyla onları bir anlamda kendine karşı bağımlı kıldığını düşünmektedir.

·       Çağdaş dünyanın beklentilerini karşılayamayan düşünce sistemi geliştirmiştir.

·       Kendine rehber olanlar kendisi gibi kişilerdir.

·       Eğitimsiz ve dar görüşlüdür.

·       Ukala birisidir.

·       Yaptıklarından keyif alan bencil birisidir.

·       Umursamaz birisidir.

·       Yaptığı yanlışın geri bildirimini sağlayacak iç gözlem yeteneğine sahip değildir.

·       Çevresini doğru algılayamamaştır.

·       Dar ve kapalı bir çevrede yetişmiştir.

·       İradesi zayıftır.

·       Sabırsız birisidir.

·       Psikolojik sorunları vardır.

·       Ahlaki ve sosyal kuralların özgürlüğünü elinden aldığını düşünüyordur.

·       Uyumsal davranış bozukluğu vardır.

·       Ya da iyiliği reddediyordur.

·       Ya da “Gıcığın” tekidir.

                                                                                          

6 Haziran 2025 Cuma

TOPLUM - 1

KAPALI TOPLUM

Kapalı toplumlarda “eğitim” yetersiz kalıyorsa, seviye geriye gidiyorsa dış dünyayı anlamlandırma yeteneği de gelişmeyecektir. Özgür ve eleştirel düşünebilmeyi bilmeyen bir toplumun şimdiki nesli, önceki nesillerin gelişmeyi engelleyen özelliklerini terketmiyorsa değişmesi, atılım yapması ve daha mutlu olması düşünülemez. Yeni, beklenmedik, zor sorularla yüzleşmeye cesaret edilemez ve nesnel gerçekler karşısında akıllıca tavır alınamaz, cesaretli ve açık fikirli olunamaz ise gerileme kaçınılmazdır. Kapanıklık arttıkça zihinler de körelir. Geçmişi korumak adına bugünün olgularını, oluşumlarını, düşüncelerini görmezden gelmek yanlıştır ve tutuculuktur. Dünyadaki gelişmeler karşısında afallayıp geleneklerin düşünce ve eylem alanına sıkışıp kalmak huzursuzluğu yaygınlaştırır. Geleneğin saygınlığı, doğruluğu yaşanılan zamanın koşullarına göre sorgulanmalıdır. Burada geçmiş ile bağların koparılmasını değil güncellenmesinin gerekliliğine inanıyorum ve folklorik gelenekten bahsetmiyorum. Yine saygın, ama daha eşit, daha özgür, daha ahlaki, daha demokratik kültürel değerler, alışkanlıklar yaratılmalı ve öğretilmelidir.

Bir toplum, kendisinden ileri düzeydeki insanlara sahip çıkmıyorsa,

Bir toplum, kendisinden ileri düzeyde insanların çıkmasına müsaade etmiyorsa,

Bir toplum, kendisinden ileri düzeyde insanlar çıkaramıyorsa,

O toplum ilerleyemez,

O toplum yerinde sayar,

O toplum yozlaşır,

O toplum aydınlık ruhlara karanlık bir ülke tarihi yazar.

2 Haziran 2025 Pazartesi

KURNAZLAR VE ZAYIFLAR

KURNAZLAR VE ZAYIFLAR

Ne yaptıklarının farkında olmayan insanlığın toplaştığı yerde “zayıflar” vardır. Zayıflara karşı ne yaptığının farkında olanların toplaştığı yerde ise “kurnazlar” vardır.

Zayıfların hidayetine, mutluluğuna çalıştığını söyleyen her kurnaz kendi gücü ve çıkarına odaklandığını gizlemeyi başarır.

Kurnazlar efsunlu konuşurlar ve etkilemeyi iyi bilirler. Kurnazların zihinleri sürüngenleri andırır; sinsidirler, sürekli pusudadırlar ve daima baskın yapmak için planları vardır.

Zayıflar kısır ruhlarını, kurnazlara gümüş tepside sunarak yücelen ve yücelten olduklarını sanırlar. Her iki tarafta çıkar mutluluğunun sahte gözyaşlarını birbirlerinden esirgemezler.

Zayıfların seviyesinde oynaşmak kötücüldür. İnsanlığın yükselişine mani olurlar ve yükselmeyi isteyenlerin kanatlarını düşünmeden kopartırlar. Çünkü zayıflar insafsızdır ve dava edindikleri ideal uğruna acımasızlığın gururunu öğrenmişler ve öğretmişlerdir.

Kutsal sosa bulanmış maddi ve manevi her türlü kırıntıları kapışırlarken başlarındaki kurnazların kendilerine armağan geldiğini kabul edenler zayıflardır.

Zayıfların zihinleri sınırlıdır. Onlar dünyayı tarif edemezler ya da yanlış tarif ederler. Gerçekleri görmezden gelirler ve gerçekleri önemsizleştirerek kendi alanlarındaki diğer zihinlerin ortaklığına ve kurnazların onları onaylamasına güvenirler.

Kurnazlar için zayıflar çok doyurucudur. Güçlerinin ve doygunluklarının kaynağı zayıfların fakir bilinçleri, muhafaza edilmiş ve zayıflıklara uyum sağlamış işe yaramaz alışkanlıkları ve işlenmeye hazır itaatkar ruhlarıdır.

Zayıflar, omuzları üzerinde dans ederek kurnazca eğlenenlerin kendilerine kıymet verdiklerini zannederler ve bunu onurlu hayatın bir erdem töreni olarak görürler. Kurnazlar ise onursuzluklarından taviz vermeden iktidarda ya da önde olmayı düşünürler. Onlar kendilerine baktırarak aşağıdakileri oyalarken güçlü sevinç çığlıkları atmak yerine iradelerini bir sonraki kurnazlığa saklarlar. Onlar sadece madenlerini koruyan akbabalardır, iyi niyet taşımazlar.

Zayıflar yozlaştırmıştır insanlığı. Herkes insandır görünüşte. Kendi ahlakının allayıp pullayıp yüceltirken, kokuşmuşluğun farkında değildir. Zayıflar yalancıdır. Kendilerinden akıllı hiçbir soruya cevap veremezler. Soru sorulmasını zaten hiç sevmezler.

Kurnazlar, gizemli ve ilahi güçlerin zayıfların sessiz biatlarını ödüllendireceğini onları huzura kavuşturacağını sürekli tembihlerler. Kendilerinin de bir ödül olduğunu zayıflara inandırırlar. Zayıflar da tereddüt etmeden kuklacıların işlerini kolaylaştırırlar. Kurnazlar, kuklalarının iplerini asla bırakmazlar.

Zayıfların oluşturdukları yaşam düzeni büyük bir teslimiyet içerir. Bilinmeyen mertebelere kabullenilmeyi hak ettiklerini düşünürlerken gururlanırlar. Bağlılıklarından dolayı ve kör inançlar adına yapılan hiçbir şeyin arkasına bakmayı akıllarına getirmezler, hiçbir şeyi eleştirmeye yanaşmazlar. Olguları ve gerçekleri dışlarlar.

Sorgulamamanın konforunu teslimiyet ve  adanmışlık olarak her şeyin üstünde görürler.

Kurnazlar aldatıcıdır ve faydacıdır. Büründükleri dokunulmaz ve kırılmaz bir zırh olarak kullanmaya devam ettikleri inançlara sığınırlar ve inançları yalnızca işlerine yarayacak hale dönüştürmeyi iyi bilirler.

Zayıflar işin özüne bakmazlar ve kurnaz algılarla oluşan değerlerin iyi niyet taşımadığını anlamazlar. Aksine özendirici bir masumiyetle kötü niyetlere teslim olurlar.

Kurnazlar için “dava” uydurmak ve bulmak kolaydır. Onlar, zayıfların peşlerinden koşacakları ve inanacakları davaları eksik etmezler. Uydurulan dava uğruna her yolu mübah sayarlar ve her yolun mübah olduğunu anlatırlar.

Kurnazlar inandırırlar ve inançları kullanmak onlar için çok geçerli ve sonsuz bir yoldur. Kurnazların önde gelenleri ise ilk yalancılardır. Varolmayan ya da derin şüphe edilen herşeyi ve yalanlarını gerçeklik adı altında sunarlar. Gösterişli aldanış zayıflara çok hoş görünür. Kurnazların büyük yalanları ortaya dökülse ve hatta itiraf etseler bile zayıflar bunu önemsemezler. Çünkü kurnazlar insani zayıflıkların boşluklarını yanlış inançların etrafında doğru diye biçimlendirmişlerdir.

Yanlış kavramlar, yanlış anlamlandırmalar kurnazların ve zayıfların karakteridir. Yoldan sapmışlardır. Ahlaki çöküşlerinden habersizdirler.

Zayıflar ve kurnazlar kendilerine uygun zihniyeti inançla, siyasetle, hukukla, gelenekle, masallarla, algılarla eninde sonunda yaratırlar ve bu anlayışa dayalı yaşam biçimi kural haline getirerek benimserler, sahiplenirler ve nesillere aktararak sürdürürler. Nasıl bir dünya görmek istiyorlarsa isteklerini karşılayacak seviyede meşrulaşan temel özellikler, görme biçimleri olarak yerleşir. Zayıflar ve kurnazlar kendi seviyelerine ve beklentilerine uygun yorumlarla kendilerine benzer bir akışa adapte olurlar. Dünya onların anladıkları gibi deviniyordur ve başka bir seçenek ihtimali de yoktur.

Zayıflar ve kurnazlar kutsala yaklaştıklarını zannederek güzel duyguların sarhoşluğunu doğru yolda olduklarının kanıtı sayarlar. Oysa uzak karanlıklarda ne aradıklarını bilemeyen yetersizlerdir.

Kurnazlar, zayıfları kandırmadıklarını, doğru yolda ve birlikte olduklarını, ortak cennetlik rüyaları ve kutsal diye bildikleri ortak hayalleri ve amaçlarını açıklayan sözleri ve tutumları ile daima hileliyi işletirler.

Hem kurnazlar, hem de zayıflar birbirlerinin çıkarına, ortak fayda için çalışırlar. Her iki tarafta kendi çıkarına olduğunu düşündüğü şeylere karşı gelen durumlara ortak tepki verirler. Fakat çıkarlarının dereceleri çok farklıdır; kimine bir ekmek, kimine bir kasa altın, kimine bir koltuk ganimettir.

Demokrasiyi bir araç olarak kullanarak yönetimi ele geçirebilen otokrat kurnazlar, zayıfların tepkilerini, içgüdülerini, zihinlerini kontrol ederek, neyi, nasıl, ne kadar düşünmelerinin kararlarını vererek istediklerini yaptırırlar.

Hem kurnazlar, hem de zayıflar gerçekliği küçümseyerek hatta aşağılayarak bakma hakkını güçlü bir hipnoz, halüsinasyon ve kendinden geçme halinden ve kusurlu insan karakterinden alırlar. Onlar balyoz gibi gerçeklerle bile uyanmazlar, uyanmak istemezler.


BLOG İÇERİĞİ / LIST OF CONTENTS

YAZILAR  -SORGULAMAK YA DA SORGULAMAMAK   (Makale 07.08.2025) -RİTÜELLER, İNANÇ VE KORUNMA ARAYIŞI ÜZERİNE  (Makale 05.08.2025) -SAYGISIZLAR...