KURNAZLAR VE ZAYIFLAR
Ne yaptıklarının farkında olmayan insanlığın toplaştığı yerde “zayıflar” vardır. Zayıflara karşı ne yaptığının farkında olanların toplaştığı yerde ise “kurnazlar” vardır.
Zayıfların hidayetine, mutluluğuna çalıştığını söyleyen her kurnaz kendi gücü ve çıkarına odaklandığını gizlemeyi başarır.
Kurnazlar efsunlu konuşurlar ve etkilemeyi iyi bilirler. Kurnazların zihinleri sürüngenleri andırır; sinsidirler, sürekli pusudadırlar ve daima baskın yapmak olmak için planları vardır.
Zayıflar kısır ruhlarını, kurnazlara gümüş tepside sunarak yücelen ve yücelten olduklarını sanırlar. Her iki tarafta çıkar mutluluğunun sahte gözyaşlarını birbirlerinden esirgemezler.
Zayıfların seviyesinde oynaşmak kötücüldür. İnsanlığın yükselişine mani olurlar ve yükselmeyi isteyenlerin kanatlarını düşünmeden kopartırlar. Çünkü zayıflar insafsızdır ve dava edindikleri ideal uğruna acımasızlığın gururunu öğrenmişler ve öğretmişlerdir.
Kutsal sosa bulanmış maddi ve manevi her türlü kırıntıları kapışırlarken başlarındakilerden kendilerine armağan geldiğini kabul edenler zayıflardır. Zihinleri sınırlıdır. Onlar dünyayı tarif edemezler ya da yanlış tarif ederler.
Kurnazlar için zayıflar çok doyurucudur. Güçlerinin ve doygunluklarının kaynağı zayıfların fakir bilinçleri, muhafaza edilmiş ve zayıflıklara uyum sağlamış işe yaramaz alışkanlıkları ve işlenmeye hazır itaatkar ruhlarıdır.
Zayıflar, kafaları üzerinde dans ederek kurnazca eğlenenlerin kendilerine kıymet verdiklerini zannederler ve bunu onurlu hayatın bir erdem töreni olarak görürler. Kurnazlar ise onursuzluklarından taviz vermeden iktidarda ya da önde olmayı düşünürler. Onlar kendilerine baktırarak aşağıdakileri oyalarken güçlü sevinç çığlıkları atmak yerine iradelerini bir sonraki kurnazlığa saklarlar. Onlar sadece madenlerini koruyan akbabalardır, iyi niyet taşımazlar.
Zayıflar yozlaştırmıştır insanlığı. Herkes insandır görünüşte. Kendi ahlakının allayıp pullayıp yüceltirken, kokuşmuşluğun farkında değildir. Zayıflar yalancıdır. Kendilerinden akıllı hiçbir soruya cevap veremezler. Soru sorulmasını zaten hiç sevmezler.
Kurnazlar, gizemli ve ilahi güçlerin zayıfların sessiz biatlarını ödüllendireceğini onları huzura kavuşturacağını sürekli tembihlerler. Kendilerinin de bir ödül olduğunu zayıflara inandırırlar. Zayıflar da tereddüt etmeden kuklacıların işlerini kolaylaştırırlar. Kurnazlar, kuklalarının iplerini asla bırakmazlar.
Zayıfların oluşturdukları yaşam düzeni büyük bir teslimiyet içerir. Bilinmeyen mertebelere kabullenilmeyi hak ettiklerini düşünürlerken gururlanırlar. Bağlılıklarından dolayı ve kör inançlar adına yapılan hiçbir şeyin arkasına bakmayı akıllarına getirmezler, hiçbir şeyi eleştirmeye yanaşmazlar. Olguları ve gerçekleri dışlarlar.
Sorgulamamanın konforunu teslimiyet ve adanmışlık olarak her şeyin üstünde görürler.
Kurnazlar aldatıcıdır ve faydacıdır. Büründükleri dokunulmaz ve kırılmaz bir zırh olarak kullanmaya devam ettikleri inançlara sığınırlar ve inançları yalnızca işlerine yarayacak hale dönüştürmeyi iyi bilirler.
Zayıflar işin özüne bakmazlar ve kurnaz algılarla oluşan değerlerin iyi niyet taşımadığını anlamazlar. Aksine özendirici bir masumiyetle kötü niyetlere teslim olurlar.
Kurnazlar için “dava” uydurmak ve bulmak kolaydır. Onlar, zayıfların peşlerinden koşacakları ve inanacakları davaları eksik etmezler. Uydurulan dava uğruna her yolu mübah sayarlar ve her yolun mübah olduğunu anlatırlar.
Kurnazlar inandırırlar ve inançları kullanmak onlar için çok geçerli ve sonsuz bir yoldur. Kurnazların önde gelenleri ise ilk yalancılardır. Varolmayan ya da derin şüphe edilen herşeyi ve yalanlarınu gerçeklik adı altında sunarlar. Gösterişli aldanış zayıflara çok hoş görünür. Kurnazların büyük yalanları ortaya dökülse ve hatta itiraf etseler bile zayıflar bunu önemsemezler. Çünkü kurnazlar insani zayıflıkların boşluklarını yanlış inançların etrafında doğru diye biçimlendirmişlerdir.
Yanlış kavramlar, yanlış anlamlandırmalar zayıfların karakteridir.
Zayıflar ve kurnazlar kendilerine uygun zihniyeti inançla, siyasetle, hukukla, gelenekle, masallarla, algılarla eninde sonunda yaratırlar ve bu anlayışa dayalı yaşam biçimi kural haline getirerek benimserler, sahiplenirler ve nesillere aktararak sürdürürler. Nasıl bir dünya görmek istiyorlarsa isteklerini karşılayacak seviyede meşrulaşan temel özellikler, görme biçimleri olarak yerleşir. Zayıflar ve kurnazlar kendi seviyelerine ve beklentilerine uygun yorumlarla kendilerine benzer bir akışa adapte olurlar. Dünya onların anladıkları gibi deviniyordur ve başka bir seçenek ihtimali de yoktur.
Zayıflar ve kurnazlar kutsala yaklaştıklarını zannederek güzel duyguların sarhoşluğunu doğru yolda olduklarının kanıtı sayarlar. Oysa uzak karanlıklarda ne aradıklarını bilemeyen yetersizlerdir.
Kurnazlar zayıfları kandırmadıklarını, doğru yolda ve birlikte olduklarını ortak cennetlik rüyaları ve kutsal diye bildikleri ortak hayalleri ve amaçlarını açıklarlarken sözleri ve tutumları hilelidir.
Hem kurnazlar, hem de zayıflar birbirlerinin yararına, ortak çalışırlar. Her iki tarafta kendi çıkarına olduğunu düşündüğü şeylere karşı gelen durumlara ortak tepki verirler. Fakat çıkarlarının dereceleri çok farklıdır; kimine bir ekmek, kimine bir kasa altın, kimine bir koltuk ganimettir.
Demokrasiyi bir araç olarak kullanarak yönetimi ele geçirebilen otokrat kurnazlar, zayıfların tepkilerini, içgüdülerini, zihinlerini kontrol ederek, neyi, nasıl, ne kadar düşünmelerinin kararlarını vererek istediklerini yaptırırlar.
Hem kurnazlar, hem de zayıflar gerçekliği küçümseyerek hatta aşağılayarak bakma hakkını güçlü bir hipnoz, halüsinasyon ve kendinden geçme halinden alırlar. Balyoz gibi gerçeklerle bile uyanmazlar.