21 Ocak 2023 Cumartesi

GÜVENLİK DUVARI (ÖYKÜ/BİLİM-KURGU)

Bir sivrisinek, mışıl mışıl uyuyan Bay Tar’ın ensesine kondu. İğnesini özenle ve rahatsızlık vermeden en derine batırıp gövdesini kan ile doldurdu. İşi bitince de geldiği gibi sessizce odanın bir köşesinde duran minik ışıkların yandığı cihaza doğru uçtu. Cam gibi parlak yüzeye konup, ortasından bulunan işaretli noktaya emdiği bütün kanı boşalttı. Cihaz mikro motorlarını ve işlemcilerini kanın akışıyla birlikte harekete geçirdi. Bay Tar'ın kan tahlili yapılıyordu. Sivrisinek havalanarak cihazın kenarındaki özel bölmeye girdi ve kendini park etti. Bu kez yanındaki bölmenin kapağı açıldı ve pembe renkli bir sivrisinek Bay Tar’ın karısına doğru aynı işlemleri yapmak üzere uçuşa geçti.

Sabah saat altı buçukta bu kez 'Zinde Uyandırma Servisi' robot sivrisinekleri harekete geçti; her ikisini de alınlarının ortasından zerk ettiği özel zindelik sıvısıyla uyandırdı. Bay Tar, "Günaydın" dedi karısına gülümseyerek.

Kadın "uykum var" diye karşılık verdi açamadığı gözleriyle.

"Uykun mu var?" diye mırıldandı Bay Tar. Hemen başını tavandaki ekrana çevirip uyku süresince yapılan işlemleri inceledi. Listenin en sonundaki 'Zinde Uyandırma Servisi' sivrisinek robotlarının model ve yazılım sürümlerinin güncellenmesi gerektiğini karısının her zamanki gibi ihmal ettiği görünce: "Hayatım onları değiştirmeni öneririm, bak şu anda kendimi mükemmel hissediyorum. Hem şu güncelleme işini neden otomatiğe almıyorsun da kendini yoruyorsun?"

"Galiba haklısın sevgilim," dedi kadın.

Kan değerlerine göz atan Bay Tar bugün neler yemesi gerektiğini, moral seviyesinin düşmemesi gereken alt sınırı, atacağı adım sayısına kadar detayları öğrendi.

Bay Tar'ın işe gitme vakti gelmişti. Arabasına yaklaştığında kapısı otomatik olarak açıldı. Koltuğuna oturunca çeşitli yüzeyler hafif sesler çıkararak açıldı, şekil değiştirdi, panelleri aydınlandı. Araç "Günaydın efendim" diye karşıladı. "Güzergâh iş adresi mi efendim?" Araç onay sözü beklerken Bay Tar elindeki iletişim cihazını karıştırıyordu. "Güzergâh iş adresi mi efendim?" diye nazikçe tekrar seslendi.

"Ha evet, evet…"

Araç büyük bir hızla yerinden fırladı… Kentin yüksek kesimlerinde oturan Bay Tar 12 dakika sonra iş kulesinin kapısında olacaktı. Yolda giderken her zamanki gibi aşağıları izlemek çok hoşuna gitti.

Aynı mimari stildeki binlerce dev kulelerden oluşmuş ülkenin merkezinde Başkanlık Sarayı ve Ülke Bilgisayarı'nın bulunduğu 900 katlı kule bulunuyordu. Ana kulenin çevresine dizilmiş altı tane 875 katlı kule ile onları da çevreleyen ve yüksekliği azalan kulelerle yer seviyesine kadar inen bir mimari sisteme sahipti şehir. Bütün kuleler merkez kule ile birlikte kendi aralarında bağlantı tünellerine ve yollarına sahipti. Bağlantılar her 100 katta farklı yönlere doğru düzenli bir ağ oluşturuyordu. Ülke uzaktan adeta yekpare tepeyi andıran görünüme sahipti.

Bay Tar aracına park ayarına geçmesini söylerken iletişim cihazı 'Kişisel Güvenlik Duvarı'nı açmadığı için onu uyardı. Otomatik olarak açılmadığı için biraz söylendi. 'Kişisel Güvenlik Duvarı' çok özel kıyafetlere yerleştirilmiş donanım ve yazılımlardan oluşan bir sistemdi. İnsanı güneşin zararlı ışınlarından, radyoaktiviteden, havadaki mikrop ve virüslerden, yapay sinyallerden, sert darbelerden koruduğu gibi aynı zamanda donanıma ait yazılımları da zararlı kodlardan koruyan bir kalkandı. Bu arada arabası çoktan zeminin altına alınmıştı bile…

Asansöre bindiğinde kişisel cihazlarıyla iletişim halinde onlarca insanla karşılaştı. Ellerindeki yahut gözlük ya da lens olarak takılmış cihazlar birbirlerine otomatik olarak 'Günaydın' mesajları gönderdiler. Hemen hepside gelen mesajları sahiplerinin programladıkları gibi anında sildiler.

Bay Tar'ın iletişim cihazına bir uyarı sinyali geldi. Cihaz 'Kişisel Güvenlik Duvarı'nın ağız yolunda bir virüsü etkisiz hale getirdiğini bildiriyordu. "Alfa8012 türü grip virüsü başarıyla engellendi." Altında da "Güvenlik Duvarı yazılımını yeni sürümle güncel tutmaya devam edin," yazıyordu.

Bay Tar, "Eskiden insanlar böylesi akıllı cihazlar, akıllı yazılımlar olmadan nasıl yaşıyorlardı" diye düşündü. Kendisinin o dönemlerde yaşamadığı için ne kadar şanslı ve avantajlı olduğunu hissini bir kez daha yaşadı. "Bir yerlerde okumuştum cep telefonları yaygınlaştığında da insanlar aynı şeyleri hissetmişler ve seyyar telefonları olmadığı zamanları yaşanması çok zor dönemler olarak algılamışlar."

İşyerinin bulunduğu kata yakın Bay Tar, "Bu sabah Tük kahvesi içmek istiyorum," diye sekreterine mesaj gönderdi. Binanın diğer tarafındaki sekreteri içecekler arasında Türk kahvesi aradı; tabii kendisi değil; erzak ambarı servisinden yararlanarak. Olmadığını öğrenince 'Satın al' sitesinden hemen siparişini verdi. Daha Bay Tar gelmeden Türk Kahvesi paket halinde erzak dolabına girmişti bile. Fakat sekreter bu kahvenin nasıl yapılacağını bilmediğinden 'Bilumum İşler Tedarik Servisi'ni arayarak yardım istedi. Bay Tar daha bürosuna daha girmeden cezve, kaşık, kahve fincanı gibi gerekli malzemeler sekreter masasının arkasındaki dolaba çabucak ulaştırılmıştı. Bir Türk internet sitesinden indirdiği 'Kolayca Türk kahvesi Yap' adlı yazılımı içecek robotu veritabanına ekleyip bekledi, az sonra Türk kahvesi hazırdı. Sekreter kahveyi kendi elleriyle servis yaptı. Çünkü yazılımın 'Nazik uyarılar' bölümünde 'Türk Kahvesinin' mekanik ulaştırma ya da robotlar tarafından ikram edilmemesi gerektiğini mümkünse eski geleneklere uygun olarak el ile servis edilmesinin uygun olacağı tavsiye ediliyordu.

Bay Tar bir yatırım danışmanıydı. İşleri her zamanki gibi çok yoğundu. Zamanının bir kısmı tabii ki yatırımlar, görüşmeler, değerli kâğıtlar, almak, satmak gibi işlerle ilgiliydi; diğer bir kısmı ise hayatı kolaylaştırdığını düşündüğü ve mutlaka sahip olunması gereken cihaz ve yazılımları takip etmek, incelemek ve araştırmak ve tabii ki onları satın almaktı.

Birkaç saat sonra başını iş ekranlarından ayırıp diğer tarafa döndü ve 'Yaşam Ekranı'na göz attı. Gelen mesajlar yine bir sürü gelişkin cihaza ilişkin bilgileri içeriyordu. İşte bunlardan birisi şöyle diyordu: "Mükemmel rüya ayarlayıcı… Bizim lenslerimiz gözlerinizi günün yorgunluğunu gidermekle kalmaz, yeni sürümde istemediğiniz rüyaları üstelik güçlü güvenlik duvarı ile engelleyebilirsiniz de… Ayrıca beş mükemmel rüyanın demosunu da izleme imkânı size sunuyoruz. Bizi seçin…" Rüya demoları çok ilgisini çekmişti, en pahalısından en ucuzuna doğru tek tek incelemeye başladı. Mükemmel tasarımlar, sunumlar vardı, en pahalılarından birkaçını işaretledi.  

Bay Tar lenslerle ilgilenirken içeriye sekreteri girdi. "Efendim genel e-posta adresimize sıra dışı bir mesaj geldi," dedi.

"Nereden?" diye sordu Bay Tar kafasını ekrandan kaldırmadan.

"Tabon'dan efendim."

"Tabon…" diye şaşkınlıkla tekrarlayarak sekreterine baktı. "Tabon… Böyle bir istasyon duymadım, yeni bir yerleşkesi mi? Sen duydun mu?"

Sekreter nasıl söyleyeceğini bilmemenin sıkıntısıyla: "Tabon dünya dışı değilmiş efendim," dedi. "Bir yerleşke de değilmiş!"

"Eee, ne o zaman?"

"Bir ülke, yeryüzünde bir ülke…"

"Tabon!" dedi şaşkınlıkla sonra ciddileşerek söylendi: "Ülkemiz dışındaki topluluklara ait bilgilerin gereksiz ve faydasız olduğunu üstelik pek hoş karşılanmadığını sen de biliyorsun. Böylesi detaylar halkımız arasındaki iletişim uyumunu ve çalışma hevesini azaltıyor… Hem mesaj çok tehlikeli virüsler içerebilir."

"Kontrol ettim efendim mesaj temiz."

Bay Tar sekreterine çok saygı duyduğu ve ne yaptığını bilen birisi olarak tanıdığından, "Hem… Tabon'un dünya içerisinde bir yerleşke olduğu bilgisine nasıl ulaştın?" diye sordu ve devam etmesini istedi.

"Bu durum oldukça ilgimi çekti, ben de Ülke Bilgisayarı'ndan yardım istedim. Onlarda 'Bilgiye Ulaşma Seviye Kontrolü' yaptılar ve bu konunun 'Yoğun Bilgilenmeye İzin Verilebilir," olduğuna karar verip beni resmi ama arkaik bir internet sitesine yönlendirdiler…" Sekreter devam etti: "Orada gördüm ki Tabon bir Afrika ülkesi. Ülke hakkında başka bir bilgiye de ulaşamadım efendim."

"Bizim dışımızda insanların yaşadığını duymuştuk ama onlara ve yaşamlarına ait detaylar ile ilgilenmiyoruz. Bilgimizi, sermayemizi ve olanaklarımızı her zaman kendi çıkarlarımız için kullanmak en doğru ve en güvenli ilkedir."

"Biliyorum efendim."

"Peki, bu mesaj Ülke Güvenlik Duvarı'nı nasıl aşmış? Nasıl bilgisayarlarımıza ulaşmasına izin verilmiş."

"Zannederim o bölge yerleşkeleri çok ilkel bir ağ erişim protokolü kullanıyorlar. Güvenlik duvarımız dünyada artık öyle bir erişim yöntemi olabileceğini düşünmediğinden atlamış olmalı."

"Tanrım hangi çağda yaşıyoruz," diyerek kaygıyla söylendi. "Peki, kim göndermiş?"

"Bir çocuk hem resmini de eklemiş." Sekreter ekranı işaret ederek, "Bakmak ister misiniz efendim?"

Bay Tar acele etmeden ilgili pencereyi ilgisizce açtı ve okudu. Mesaj kısaydı: "Merhaba, iyi günler efendim." Altında zayıf, çelimsiz ama sevimli, gülen bir zenci çocuk fotoğrafı görülüyordu. "Ne bu şimdi?" diyerek hoşnutsuzca çıkıştı.

"Zannederim iletişim kurmaya çalışıyorlar. Cevap yazacak mıyız efendim? Çünkü 'Ülke Güvenlik Duvarı' üç dakika içerisinde bizden bir talep gelmezse o adresle iletişimi ebediyen engelleyeceğini bildirdi."

"Hayır, tabii ki yazmayacağız! Biz işimize bakalım."

"Peki efendim."

"Ha unutmadan şu rüya ayarlayıcı lenslerden denedin mi hiç?"

"Denemedim efendim, çok pahalı."

"Hemen iki tane sipariş ver, karıma da sürpriz olsun."

"Peki..."

 Ekranındaki mesajın kendiliğinden silinmesini beklemeden kapattı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

  BLOG İÇERİĞİ / LIST OF CONTENTS YAZILAR / ARTICLES -UZAKTAN (Deneme) -YAPAY ZEKÂ, PHOTOSHOP, MS WORD… (Makale) -SORULAR (Makale)   - K...